Affederek arının...
Hepimizin bir geçmişi var ve hepimizin geçmişinde bizi üzen,
yaralayan bir takım olumsuzluklar olmuştur. Bu olumsuz olaylar
içinde affedemediğimiz birileri mutlaka vardır. Sadece başkalarını değil, kendimizi de affedemeyiz. Hepsi birikir ve zaman içinde beden katmanlarımızda blokajlar oluşur.
Doğal olarak uzak ya da yakın geçmişteki yaşanan olumsuz olayları
günümüze, şimdiye taşır, hayatımızı zorlaştırırırız. Aynı zamanda beden sağlığımızda bozulur... Yaşadığımızı sanırız ama yaşamı geriden
takip ederiz çünkü geçmişe takılı kalırız. O zaman zihnimiz de geçmiştedir, zihnimiz neredeyse biz oradayız, artık biliyoruz.
Geçmişi geçmişte bırakamadığımız zamanlar yolumuza devam edemiyoruz, şimdiyi algılayamıyor, sadece farkındalığı olmayan, kin, nefret, öfke içinde niteliksiz, mutsuz gün dolduruyoruz...
Geçmişi geçmişte bırakamadığımız zamanlar yolumuza devam edemiyoruz, şimdiyi algılayamıyor, sadece farkındalığı olmayan, kin, nefret, öfke içinde niteliksiz, mutsuz gün dolduruyoruz...
Kin, öfke, nefret gibi duygular bizim içimizdeki kristali
bozuyor, zehirleniyor ve toksin doluyoruz. Kendimize zarar veriyoruz,
affedemediğimiz sürece aslında kendimizi cezalandırıyoruz!
Çünkü, mutsuz oluyoruz, acı çekiyoruz, önümüze bakamıyoruz. Kısaca kendi hayatımızdan çalıyoruz... Yapılan olumsuzlukları sürekli hatırlayıp kendimize zarar
veriyoruz, hatırlamak yaşamaktır çünkü...
Sonra kendimize kızıyoruz, öfkeleniyoruz, kendimizden
uzaklaşıyoruz.
Önce kendimize izin verip ;'' hatalar yapabilirim, bunlarla doğruyu
buluyorum, gelişiyorum, bunlar gayet doğal. '' diyebilmek gerekiyor.
Kimse mükemmel değil ve mükemmel olmak zorunda da değiliz, hepimiz
yanlışlar yapıyoruz, önemli olan bunu bir deneyim olarak görüp,
ondan yararlanıp, o yanlışı arkada bırakmak... Gerçekten
BIRAKMAK. Kendimize çok yükleniyoruz, kendimize ait beklentilerimiz
çok yüksek ve acımasız...
Hatalarımıza odaklanıyoruz, oysa bir dolu şeyi güzel yapıyoruz.
Bunu göremiyorsanız, bir kağıdı ortadan ikiye bölecek şekilde
çizin ve bir tarafına yapamadıklarınızı, diğer tarafına da
yapabildiklerinizi yazın... Detaylı yazın, örneğin,
yeteneklerinizi, davranışlarınızı,
alışkanlıklarınızı, sevdiklerinizi, işinizi, iletişiminizi gibi... Kendinize karşıdan bakmaya çalışın. O zaman kendinize nasıl haksızlık yaptığınızı
göreceksiniz...
Kendimizi affetmemiz gerekiyor önce, kendimizi olduğumuz gibi
koşulsuz kabul etmek... Olduğumuz gibi,
yargılamadan, yorumlamadan, hiç bir unvana, hiç bir maskeye
ihtiyaç duymadan, dürüstçe... Hep unvanlarımızla önemli olduğumuzu düşünürüz, oysa biz olmasaydık unvanımız da olmazdı. Unvana değer katan biziz bence. İnsan olmak önemli olan. Unvanı olan değerlidir dersek ; bu önermeye göre unvanı olmayan değersiz mi olacak? Tabii ki hayır. İnsan olmak başlı başına bir değer zaten, tabii insan gibi insan olmak...
Sevmeyi, aslında koşulsuz sevmeyi bilmediğimizden affedemiyoruz, kendimizi de başkalarını da bir beklenti ile seviyoruz, küçük ya da büyük beklentilerimiz mutlaka var. Beklentilerimiz olduğu için affedemiyoruz, ne kadar beklenti o kadar hayal kırıklığı yaşıyoruz. Özellikle kendimizden, eşimizden, çocuklarımızdan, dostlarımızdan bir şeyler bekliyor, beklediklerimiz karşılandığı oranda seviyoruz.
Önce kendimizi seveceğiz :)) Kendini sevmeyen başkasını nasıl sever? Burada ki sevmek egomuzu beslemek değil, kendimizi kendimiz olduğu için sevmek, olduğu gibi kabul etmek...
Hiç aynaya bakıp kendinize kendinizi sevdiğinizi söylediniz mi? Lütfen bir deneyin, gözlerinizin içine bakın ve SENİ SEVİYORUM deyin. Kendinizi affedin, kendinizden özür dileyin. O kadar ihtiyacımız var ki; kendimizi sevmeye, kendimize şefkat göstermeye... Lütfen deneyin, çok basit ve kolay... Sadece siz varsınız, hiç bir materyale ihtiyacınız yok ayna dışında, siz ve ayna ve yine SİZ...
Sevmeyi, aslında koşulsuz sevmeyi bilmediğimizden affedemiyoruz, kendimizi de başkalarını da bir beklenti ile seviyoruz, küçük ya da büyük beklentilerimiz mutlaka var. Beklentilerimiz olduğu için affedemiyoruz, ne kadar beklenti o kadar hayal kırıklığı yaşıyoruz. Özellikle kendimizden, eşimizden, çocuklarımızdan, dostlarımızdan bir şeyler bekliyor, beklediklerimiz karşılandığı oranda seviyoruz.
Filozof Marcus Tullius Cicero şöyle demiş: ''dostluğun doğuşunda; ondan ne çıkarlar elde edeceğin değil, ruhların sevgi ile bağlanması vardır.''
Önce kendimizi seveceğiz :)) Kendini sevmeyen başkasını nasıl sever? Burada ki sevmek egomuzu beslemek değil, kendimizi kendimiz olduğu için sevmek, olduğu gibi kabul etmek...
Hiç aynaya bakıp kendinize kendinizi sevdiğinizi söylediniz mi? Lütfen bir deneyin, gözlerinizin içine bakın ve SENİ SEVİYORUM deyin. Kendinizi affedin, kendinizden özür dileyin. O kadar ihtiyacımız var ki; kendimizi sevmeye, kendimize şefkat göstermeye... Lütfen deneyin, çok basit ve kolay... Sadece siz varsınız, hiç bir materyale ihtiyacınız yok ayna dışında, siz ve ayna ve yine SİZ...
Ben aynada ilk kez kendime, seni seviyorum dediğimde ağlamıştım, kendimi
ne kadar az sevebildiğime, kendimi ne kadar ihmal ettiğime, kendime
ne kadar acımasız davrandığıma ağlamıştım, kendime üzülmüştüm
kendi yaptıklarımdan... Bu benim farkındalığımdı, artık
sadece aynada değil her durumda ve sık sık seni seviyorum diyorum kendime.
Öğrencilerime de kendilerine seni seviyorum demeyi öğretiyorum.
Çok sihirli bir sözcük SEVGİ, mutluluğun, huzurun anahtarı :)
İşte önce kendimizi sevip affedebilirsek sıra diğerlerine gelir,
bedenimizden ve ruhumuzdan birinci tortuyu temizleyip ikincisine
geçebiliriz. GOETHE, '' hiç kimse affettiği zaman ki kadar
yükselemez.'' diyor. Bizim toplumumuz da hep söylenen bir söz
vardır, '' affetmek büyüklüktür.'' Bence buradaki büyüklük; bilgelik, farkındalık...
AFFETMEK, yapılanı onaylamak, onu doğrulamak değildir. Affetmek farkındalıktır, yaşanan olaydan, kişiden özgürleşmek, zincirleri kırmaktır. Affetmek, özgürleşmek, yüklerden kurtulmak, hafiflemek, kendin gibi yaşamaya başlamaktır...
AFFETMEK, yapılanı onaylamak, onu doğrulamak değildir. Affetmek farkındalıktır, yaşanan olaydan, kişiden özgürleşmek, zincirleri kırmaktır. Affetmek, özgürleşmek, yüklerden kurtulmak, hafiflemek, kendin gibi yaşamaya başlamaktır...
Bu konuda okuduğum ve etkilendiğim bir öykü var, hatırladığım kadarıyla şöyleydi;
Bir öğretmen sınıftaki öğrencilerinden, ertesi gün getirmeleri için, beş kilo patates ve birer çuval ister. Ertesi gün tüm öğrenciler ellerinde beşer kilo patates ve birer çuval ile gelirler. Öğretmen ders sonunda ; '' herkes öfke duyduğu, affetmediği kişi için çuvala bir patates koyacak.'' der. Öğrenciler affetmedikleri kişi sayısınca çuvallarına patates yüklerler. Herkes doldurma işini bitirince öğretmen: ''Bir hafta boyunca her gittiğiniz yere bu çuvalla gideceksiniz, tuvalet dahil. '' der. Gerçekten çocuklar bir hafta okula ve her yere çuvallarıyla birlikte giderler. Bir hafta sona erdiğinde sınıfta, herkes homurdanarak çuvallarını yere bırakır ve bunu neden yaptınız diye sorarlar. Öğretmenin yanıtı şöyle olur: '' Bütün öfkeniz, kininiz, nefretiniz, kıskançlığınız, kırgınlığınız, affetmediğiniz her şey, işte bu patates çuvalı gibi... Yani sırtınızda koca bir çuval yükle dolaşıyorsunuz... Bırakın, özgürleşin, hafifleyin...''
Başkası için değil kendimiz için affedelim, fiziksel ve ruhsal
sağlığımız için affedelim, büyüttüğümüz her şey bize
katlarıyla döner. Bu olumsuzluklardan arınalım. En büyük arınma
affederek başlar çünkü olumsuz duygular bizi zehirler, engeller,
küçültür...
Affetmek yaşanan olaydan yaralanmaya son vermektir, negatifi
pozitife çevirmektir. Bu deneyimden ne almanız gerektiğine, bu
deneyimin sizi büyüttüğüne, buradan nasıl güçlü çıktığınıza
odaklanın. Çıkıyoruz değil mi? Bir şekilde çıkıyoruz. Ve
artık affedip takılı kalmıyoruz, yapabiliriz. Lütfen bırakın
gitsin, bilinçaltımızdan bunu temizleyebiliriz, bilinçaltımız
çöplük değil...
İlk özür dileyen en cesurdur,
İlk affeden en güçlü,
İlk unutan en MUTLU dur...
Osho
Affedip özgürleşmeniz ve sevgiye açılmanız dileğimle...
Harika bir yazi..affetme calismasini ilk firsatta deneyecegim ..tesekkurler
YanıtlaSilDilerim bu çalışmayla özgürleşir, hafiflersin:)) bu arada, sormak istediklerin konusunda da yardımcı olmak isterim. Sevgiyle...
Sil