31 Aralık 2014 Çarşamba

Mutlu yıllar

2015 yılı herkesin yüzünü güldürsün, herkesi mutlu etsin:))

Yeni bir yıl, yeni umutlar, yeni adımlar, yeni yollar, yeni başlangıçlar demek. Her gelen yıl, kişisel ve ruhsal olarak bizi büyütüyor, besliyor, fırsatlar yaratıyor, mutlu olmamıza yardım ediyor. Mutlu olmak,  her şeyin yolunda gitmesi değil, her şeye rağmen gülmeye çalışmak, gülebilmek demek. Mutluluk gelişmek demek...Farkına varmak demek... Zor ama imkansız değil. Bunun için, bazı şeyleri olduğu gibi kabul edip, bazı şeyler içinde çaba harcamak gerek. Yani değiştiremiyeceklerimizi kabul etmek, değiştirebileceklerimiz için çalışmak demek. Onun için giden yılı sevgiyle gönderip, gelen yılı sevgi ve umutla karşılamak, geçene değil; şimdiye, şimdi yapabileceklerimize odaklanmak daha doğru olur diye düşünüyorum. Bu yıl da dileklerinizi gerçekleştirmek sizin elinizde...
Herkese sağlıklı, mutlu, farkındalıklı ve neşeli yıllar diliyorum.

19 Aralık 2014 Cuma

Yaşam yolu



Yaşamı hep bir yol gibi düşünürüm. Arabayla giderken, yürürken geçtiğim her yeri sanki yaşamımda geride bıraktığım bir durak olarak görür, onun için de geçerken iyi bakar, anlamaya çalışırım. Bir daha oradan geçmeyebilirim... Yaşamın dakikalarının geriye dönüşü olmadığı gibi... (imgeleyerek her anda olabiliriz ama realitede ömür duraklarının geriye dönüş yoktur.) Ve yaşamın da, her yolun olduğu gibi başı ve sonu var, ana ve tali yolları var... Yaşarken bu yollara hep girip çıkıyoruz, yanıltıcı yollara sapıyoruz, orayı da deneyimleyip, bizim için doğru olan yolu öğreniyoruz böylece... Bazılarımız için böyle, bazılarımız da yanıltıcı yollarda takılı kalıyor! orası daha cazip ve doyurucu gelebiliyor. İşte onlara insan olmanın erdemini bilemedikleri için sadece üzülüyorum... Bu sapmalar, hırslar, düşmanlıklar, kötülükler, menfaat uğruna sahte dostluklar, yapay ilişkiler, sahtekarlıklar, insanın tüm bedenini saran bu zehirler ve bunların salınımı, sadece bunu yapanları değil, ne yazık ki diğerlerini de etkiliyor. Bu ara dünyanın üzerine kabus gibi çöken olumsuzluklarda, artan hastalıklarda, kötülüklerde bu etkileşimin payı var. Kötünün yerine ne yazık ki iyi ve doğru hedef olabiliyor... Sistem içinde bozulmalar böyle gidiyor. Ne zamana kadar bilmiyorum, ancak bilinçlenmenin hepimize, tüm evrene yararı olacağını biliyorum.
Yaşamda, yiyip içip vs. yapmanın ötesinde bir amaçla var olduğumuzu anlamamız lazım.  Hiç olmazsa şu andan sonra farkına varalım... Uyanalım, bu dünyadan geçiyorsak, merhametle, gülerek, severek, anlayarak, paylaşarak ve eğlenerek geçelim. Yaşam kalitemiz; kendimizi neye layık gördüğümüzle ilgili.. Bu boyutu maddi algılamayalım. Burada zihinsel ve ruhsal beslenme söz konusu, burada gönül doyumu önemli... Şimdi burada temel ihtiyaçlar vs. polemiğine girmek istemiyorum, bu dünyada yaşamak için, önce bunların geldiğini herkes, küçücük çocuklar bile biliyor artık... Bencillikten uzak, evrenle bütünlük anlayışıyla, sosyal bir varlık olmanın bilinciyle, gücümüzün ve gönlümüzün yettiği kadarıyla GERÇEK İNSAN olma çabaları  bahsettiğim. Orijinimizde var olan, sonraları aç gözlülük ve hırslarla yitirilen insani melekeler...
Aynı zamanda yaşamı sorun olarak görmek, her şeye takılmak, değiştiremeyeceklerimizi büyütmek, aşırı temkinli ve sorumlu olmak ta boşa enerji sarfiyatı...Burada, kendimizi gerçekleştirirken, korkunun, öfkenin, kinin, nefretin, kıskançlığın ve hırsın yeri yok. Varsa bunlar; Bütün bir ömür = Bütün bir HİÇ... ( aman yanlış anlaşılmasın bahsettiğim ''hiçlik'' değil tabii ki!!!

Yaşam geçiyor dostlar, burası okul, dersler alıyoruz dersler veriyoruz, öğreniyoruz, öğretiyoruz. Bir gün bu okulda son derste bitecek... Ve eğer öğrenilen kayda değer bir şey yoksa; merhamet, doğruluk, hoşgörü, tevazu yoksa; Aşk,sevgi, neşe yoksa, doyum yoksa... Sadece gelmiş ve geçmiş isek yazık...Vay halimize... Ömür dediğimiz bir kitabın sayfası ise; bu sayfada ki, anlamlı ve içerikli, öğretici, umutlu ve mutlu, şefkat ve sevgi dolu  sözler olmayı tercih ediyorum ben naçizane...

Öğreniyoruz ve öğretiyoruz dedim ya; her yeni günün mesajı, öğretisi var. Rutin geçen günler, haftalar, aylar ve yıllar içinde görmek lazım bunları... Anlamak ve değişmek... Kısaca her anı iyi okumak, farkına varmak... Kolay değil, ama imkansız hiç değil... Yapalım, yaşama biraz anlam, eğlence ve insanlık katalım, sevelim, yardıma ihtiyacı olana el uzatalım, sevdiklerimizin yanında olalım, destek olalım. Gücümüzün ve gönlümüzün yettiği kadar... Her anın mesajını iyi okuyalım, hep birlikte ve sevgiyle bu tohumları yayabilirsek, eminim evrende de bir takım olumlu değişmeler olacaktır. Yapabiliriz diye düşünüyor ve insanlığın layık olduğu her güzelliğin hepimiz için gerçekleşmesini istiyor ve buna niyet ediyorum. Mutluluk, neşe ve doğruluk hepimiz için olsun:)) Sevgiyle mutlu hafta sonları...

6 Aralık 2014 Cumartesi

Toksik duyguları bırakmak


Günümüzde bir çok hastalığın altında stres yatıyor, stres te olumsuz duygu ve düşüncelerle ortaya çıkıyor. Bu durumda, fiziksel ve enerji bedenimizde zamanla blokajlar oluşuyor. Enerji sistemimizde ki akışta oluşan blokajlar  önce basit rahatsızlıklara, sonra kronik rahatsızlıklara, daha ileri durumlarda çok daha ciddi durumlara neden olabiliyor.

Duygularımızın da, düşüncelerimiz gibi yaşamımıza etkisi vardır ve olumsuz duygular toksik etkisiyle, fizik bedenimizde, bazı organlarda birikiyor.

ENDİŞE : Dalakta,
KORKU : Böbreklerde,
ÖFKE : Karaciğerde,
ÜZÜNTÜ, KEDER: Akciğerde
AŞIRI COŞKU, SEVGİSİZLİK : Kalpte birikerek rahatsızlıklara yol açar.
BAĞIRSAKLARDA : Her şey birikiyor, hazmedemediğimiz her şey... Bağırsaklar ikinci beynimiz, biz iyiysek bağırsaklarımız da iyi, bağırsaklarımız mutluysa biz de mutluyuz...

Hepimizin bildiği gibi, olumsuz duygular, olumsuz düşüncelerden oluşuyor ve an'da yaşamamızı engelliyor. Bu düşünce ve duygulara takıldığımızda gerçeklikten uzaklaşıyoruz.  Kendi yaşamımızı değil, geri gelmeyecek geçmişe / bilinmeyen geleceğe odaklanıyoruz. 

Olumsuz duyguların olumsuz etkilerinden, şimdide yaşayarak ve affederek korunabiliriz. Kalbimizi sevgiye açarak, hoş görerek, kendimizi ve başkalarını affederek bu duyguları serbest bırakabiliriz. 

        AFFEDEREK KARŞIMIZDAKİNE DEĞİL, KENDİMİZE İYİLİK YAPARIZ.
        AFFETMEK KARŞI TARAFI ONAYLAMAK DEĞİLDİR...
        AFFETMEK KENDİNİ SEVMEKTİR,
        AFFETMEK ÖZGÜRLEŞMEK; YÜKLERDEN KURTULMAKTIR.
        AFFETMEK İYİLEŞMEK, AFFETMEK HER BOYUTTA ARINMAKTIR...
        AFFETMEK BİR SÜREÇTİR, BU SÜREÇTE YENİLENMEKTİR.
        AFFETMEK, UNUTMAK DEĞİLDİR / DENEYİM KAZANMAK , ÖFKE VE KİNDEN VAZGEÇMEKTİR...
  • Affedemediğimiz her duygu asidiktir. Bedenimizde asit biriktiği zaman rahatsızlıklar başlar. Bazı duygu ve düşünceler asit oluşturur, toksiktir. Yiyeceklerin olduğu gibi, duygu ve düşüncelerinde asidik ve alkali olanları var.
Asidik duygular: Öfke, kin, nefret, hırs, korku, intikam, kaygı, stres, şüphe, kıskançlık, sevgisizlik, olumsuz düşünceler...

Alkali duygular: Sevgi, umut, huzur, güven, öz güven, mutluluk, şükür, affetmek, an'da yaşamak, olumlu düşünceler...

Olumsuz duyguları serbest bırakmak, yerine olumluları yerleştirmek için bir dolu teknik var ve herkes yapabilir. 
Bizi rahatsız eden, engelleyen, küçülten, daraltan bu duygularımızı kontrol edebilirsek, yaşamın gerçekliği olan mutluluğu yakalayabiliriz... Bunun için çalışmaya, denemeye değer değil mi? 

Olumlu düşünce ve duyguların, dolayısıyla mutluluğun yaşam tarzınız olması dileğimle sevgiler :))



12 Kasım 2014 Çarşamba

Güneşi içimizde hissetmek

İnsan, hem içeriden hem dışarıdan beslenen bir varlıktır. Mutluluk, sağlık, şifa, içten ve dıştan gelir.



Yaradan doğadaki alemleri insanın yardımına sunmuş:
Mineraller Alemi
Bitkiler Alemi
Hayvanlar Alemi
Tüm bunlar bizim doğadaki yardımcılarımız... Doğayla iş birliği içinde, farkına vararak, onlardan bilinçli bir şekilde yararlanmak gerek. Hepsinde evrenin bilgisi, evrenin şifası var.( Holistik anlayış) Bize sunulan bu olağan üstü zenginlikler, bizi sonsuz şifayla buluşturur.
Eskiden insanlar doğayla iç içe yaşar, tüm bu zenginliklerden sınırsız yararlanırlar ve bunun için de daha sağlıklı, daha doyumlu ve mutlu yaşarlardı. Güneşten, güneşin beslediklerinden faydalanırlardı.
Fiziksel ve ruhsal olarak güçlü olmak için:
1. Doğal kaynaklarla (doğal bal, katkısız pekmez, doğada beslenen hayvanların eti, sütü gibi) beslenirler,
2. Hastalandıklarında şifayı bitkilerde (ıhlamur, ada çayı, kekik, papatya vs.) ararlar,
3. Tamamen doğal malzemelerle yapılan giysiler (saf ipek, saf yün, saf pamuk) kullanırlar,
4. Yapılarını doğal malzemeyle ( ahşap, doğal taş, doğal boyalar gibi) yaparlar,
5. Dostluk ve aile bağları daha iç içe, daha güçlü ve vefalıydı. Kalabalık ailelerde, üzüntüler paylaşarak hafifler; mutluluklar paylaşarak çoğalırdı:))
6. Doğayla iç içe yaşarlardı, daha çok dışarıda zaman geçirir, daha çok güneş görürlerdi.

Güneş gören, doğal büyüyüp, doğal beslenen, doğal gübrelenen malzemeler kullanırlardı, yapay ve katkılı ürünler diye bir şey yoktu. Bunun içinde hastalıklar bu kadar çeşitli, bu kadar çözümsüz değildi...
Hala böyle yaşayan yöreler var ve insanlar orada hem sağlıklı, hem mutlu...

Ben bunları büyüklerimden çok dinledim. Benim annem ''bizim gençliğimizde giysilerimiz, sadece yün, pamuk ve ipek kumaşlardan olurdu'' der ve şimdiki katkılı, sentetik giysileri hiç beğenmez. Şimdi doğal malzeme bulmak kolay değil, yiyecekler, giyecekler, evlerde kullanılan tüm malzemeler zararlı maddeler içeriyor. O yüzden de hastalıklarda artış var. Çocukluğumda bu kadar antibiyotik kullanımı da yoktu, doğal ilaçlarla tedavi olurduk, doğanın eczanesinden yararlanırdık biz...Şimdi en ufak bir rahatsızlıkta ilaç kullanılıyor.
İşte doğadaki yardımcılarımızı kullanmaya tekrar başlayabilirsek, bu konuda bilinçlenerek,  içten ve dıştan şifaya kavuşabiliriz, tekrar kadim bilgilerden yararlanabiliriz.  Nezle, soğuk algınlığı, hafif ağrılarda doğanın eczanesinden yararlanabiliriz. Ciddi rahatsızlıklarda tabii ki öncelikle doktora gideceğiz.

Bize armağan olarak sunulan taşların, bitkilerin şifasından, devasından yararlanalım. Evlerimizde olabildiğince doğal malzeme kullanalım. Bu alışkanlıkları çocuklarımıza da aktaralım. (Bu konudan, mart ayındaki evinizi arındırın bölümünde bahsetmiştim)
 Böylece yeniden güneşi içimizde hissedebilir, sağlıklı ve mutlu yaşamayı başarabiliriz.
Yaşamımızın her anında güneş bizimle olsun:))





28 Ekim 2014 Salı

Cumhuriyet bayramımız kutlu olsun




Cumhuriyetimizin 91. yılını kutluyoruz.  Barış ve huzur içinde nicelerine...

25 Ekim 2014 Cumartesi

Kendime teşekkür :)

Bugünü kendime ayırdım :))
Yataktan kalkmadan yarım saat reiki ve şifa çalıştım kendime, sonrasında olumlamalar yaptım.
Ayağa kalkıp kollarımı açıp yukarı kaldırdım ve  evrenden enerji çektiğimi, topraklandığımı imgeledim. Bu hareket her zaman beni canlandırır, güçlendirir.  Ağız ve dil temizliğinden sonra bir bardak limonlu ballı ılık su içtim. Ardından meyve yedim.  Sonra harika bir yoga seansı hediye ettim kendime. Tam bir buçuk saat... Nefes çalışmasıyla başladım; esneme hareketleriyle devam ettim. Güneşe selam dizisinden (suryanamaskar) başlayarak, ayakta, oturarak, yüzüstü ve sırt üstü asanalardan sonra mükemmel final SAVASANA yla tamamladım seriyi :))
Savasana, yoganın harika finali, olmazsa olmazı, asanaların tamamlayıcısı... Tüm bedenlere mükemmel bir armağan, bedenin, zihnin, ruhun dinlendiği farkındalıklı gevşemedir savasana. Bir yenilenme, güçlenme, topraklanmadır aynı zamanda. Asanalar nasıl yapılırsa yapılsın, iyi bir savasana bedeni ve ruhu güçlendirir. Mükemmel bir savasana yoga seansını da mükemmel yapar. Onun için savasanayı iyi yaptıran bir yoga eğitmeni başarılı bir eğitmendir.
Ben de bugün kendime eğitmenlik yaptım. Sonra yaptığım arınma meditasyonuyla güne güçlü, rahat, yenilenmiş ve pozitif başlamış oldum. İyi ki bunları öğrenmişim, eğitmenliklerini almışım. Kendim ve herkes için iyi ki yapmışım. Bu yüzden kendime teşekkür ediyorum ve seviyorum :))

10 Ekim 2014 Cuma

Biraz umut


Merhaba,
Orijinal halimiz neşeli olmak, gülmek ve sevmek. İnsanın öz gerçeği mutlu olmak, bunun için dünyadayız... Ne yazık ki şu andaki olaylar insanın kendini gerçekleştirmesine pek izin vermiyor.
Dünya düzeninde, sonradan edinilen, insan doğasına aykırı,  yanlış düşünce, duygu ve davranışlarla bu ara toplumlar çok gerildi. İnsanlar çok gergin, mutsuz, saldırgan; savaş, saldırı sözcükleri dillerden düşmüyor. Kötüler ve kötülükler birbirini tetikliyor. Dünyanın hemen her yerinde yanlış ve sert iletişimden kaynaklanan müthiş bir gerilim yaşanıyor. Her toplum adeta gerilim hattında yaşıyor. Her gün medyada şiddet, vahşet, dehşet haberleri, olumsuz bakışlar, olumsuz dış ilişkiler, her boyutta, her makamda tahammülsüzlük, hoşgörüsüzlük, adeta şiddeti destekleyen, teşvik eden tutumlar, uzlaşmadan uzak, kendi gerçekleri, kendi menfaatleri uğruna bu durumu destekleyen, göz yuman politikalar yüzünden binlerce insan acı çekiyor. Ne yazık ki acı çekiyorlar... Doğal olarak vicdanı olan her insan bu durumdan rahatsız... Böyle bir durumda hiç kimse duyarsız kalamıyor... Ben de öyle...Çok pozitifte kalamıyorum, çabalıyorum ama çok yapmacık, çok yapay kalıyor... Ancak bütün bunların sonlanmasını, çözümlenmesini, insanın insanca yaşamasını, kötülüklerin bitmesini, öldürmeye doymayanların salyalarının kesilmesini yürekten diliyorum, dua ediyorum, imgeliyorum... Duyarlıyım ancak umutsuz değilim, her zaman umutluyum. Tamamen olumsuza odaklandığımızda bilmeden bu durumu katlayarak daha da büyütüyoruz. Bu enerji tüm evrene yayılıyor. Yediden yetmişe herkesin gözünden endişe büyüyor. Biraz umut, biraz yaradana güven, biraz iyi niyet ve dua ile güzel bir enerji yaratıp bu enerjiyi büyütelim. Şunu da unutmayalım, güzel şeyler de oluyor dünyada, dünyamızda... Bunu da görelim. Ne yazık ki negatif enerjiye odaklanmak ilk başvuru düşünce olduğu ve daha kolay geldiği için ilk aklımıza gelen hep olumsuz oluyor. Bunun farkına vararak, yaşananları da görerek bilerek, umut ederek iyiyi görmeye çabalayalım. Eğer kişisel olarak üzerimize düşen, elimizden gelen ancak bu ise bunu yapalım. Bu enerjiyi yayalım. Birbirimizi bu konuda motive edelim. Karamsarlıkla birbirimizin enerjisini düşürmeyelim, birbirimizin gücünü emmeyelim, aksine birbirimizi büyütelim. Ne yapabiliyorsak yapalım. Dünyayı çirkinleştiren, kirleten bu düzenin bir parçası olmak istemiyorsak biraz gayret edelim. Ki bu, çok büyük bir çaba ve eylem gerektirmiyor. Eylemli yada eylemsiz...Bu bizim dünyamıza, insanlığa olan görevimiz... lütfen iyi ve güzel bir dünya hayal edelim, umut edelim. Umutlar ve hayaller gerçekleşebilir. İnsanca yaşam, barış ve sevgi dileğimle...

30 Eylül 2014 Salı

Zaman


Zaman en değerli kavram denir,
Ama kim değerini bilir...
Doğduğunda bilmezsin,
Çocukluğunda anlamazsın,
Gençlikte heyecan,
Yetişkinlikte koşturma,
Olgunlukta birikim için çalışma!!
Yaşlılıkta ise biraz rahatsızlık...
Derken...
Zaman gelir geçer,
Habersiz, ertelenmiş, gecikmiş...
Yani yaşanmadan yaşanmış!!!
Yaşamdan çalınmış kırıntı dakikalarla ömür geçmiş:((

 Farkındalıksız geçen zaman boşa geçer...Ne geçmiş, ne gelecek... Gerçek sadece şu an'dadır...
Zamanı farkındalıkla yaşayalım, yani AN'da yaşayalım, şimdide kalıp yaşadığımızı anlayalım. 
                                                                                             Sevgi ve neşeyle...

29 Eylül 2014 Pazartesi

Neredeyim...




İnsanın içi kadar anlamlıdır yaşam..
Ne yaptığına, nereye gittiğine bakmak,
Durup düşünmek, özü dinlemek gerek zaman zaman...

Baktım...
Gelinenle gidilen arası bir yerdeyim şimdi;
Anlamaya, dinlemeye, paylaşmaya çabam,
Sevgiyle büyüyorum.
Seviyorum,
Affediyorum,
Şükrediyorum,
Ve teşekkür ediyorum.
Herkesten bir şey öğreniyorum,
İçe bakmaya çalışıyorum..
Baktıkça her şeyde bir güzellik,
Her şeyde bir hayr görüyorum!

Yaşamak....
Sevgiyle anlamlı,
Sevgiyle neşeli.

Sevgi ve hoş görü ile büyüyor yürekler,
Sevdikçe çoğalıyor gülen yüzler :))

                            Mina Çiğdem

Sevgi, şifa ve neşeyle...


17 Eylül 2014 Çarşamba

Yağmur keyfi ve Eylül






YAĞMURU DİNLİYORUM:)) 
Bugün hava yağmurlu, elimde yasemin çayım, penceremin önünde keyif yapıyorum. O kadar güzel yağıyor ki; damlaların toprakla buluşmasının kokusunu seviyorum. Yağmurun sesini dinlemeyi, yağmuru seyretmeyi , yağmur altında yürümeyi seviyorum. Yağmurun arındırdığını, yağmurun beslediğini, yağmurun bereketini içimde hissediyorum... Kendime bir mola verdim, sadece seyrediyorum, bu bir kaç dakikanın tadını çıkarıyorum ve çok mutluyum:)) 
Mutluluk zaten küçük detaylarda ve an'da gizli değil mi?

İşte böyle... seyredip, hepimiz için güzel şeyler diliyorum; düşen her damla herkese sağlık, bolluk, huzur getirsin:)) 
Sonbaharda beni romantizm sarıyor galiba...))
Önce seyrettim, sonra yazıyorum, yine seyrederek, yine dinleyerek...

                Eylül

Eylül güzel aydır güzel...
Bir geçiştir bazen sancılı olabilir,
Bir veda dır, ardı devayla gelir,
Bir ümittir, insanı güçlendirir,
Bir başlangıçtır, kapılar aralanır,
Bir bitiştir, eski yeniyi kucaklar...
Sarının tonları ısıtır, sarar, sarmalar,
Doğa en güzel resmini sergiler...
Her şey bir yumuşak geçiştir,
Dökülen yapraklar yeni bir yaşama yer açar,
İlhamın kaynağı bu güzel ay , ruhları besler.
Kısaca eylül, başlangıçların, dayanıklılığın, gücün,
İlhamın ve güzelliğin simgesidir:)))


Sevgi ve neşeyle:))

Denge




BİLDİKLERİNİ ANLAT AMA, AKIL VERMEYE KALKMA...
SESSİZ KALMAK BİR ŞEY BİLMEDİĞİN ANLAMINA GELMEZ...
ÇOK KONUŞMAKTA ÇOK ŞEY BİLDİĞİNİ GÖSTERMEZ...
HERKESİ EŞİT GÖR, HER KİM OLURSA...
BİR İNSANI KÜÇÜMSEMEK AKILSIZLIK,
ÇOK BÜYÜK GÖRMEKTE KORKAKLIKTIR!
CESARET AKILDAN GELİRSE CESARETTİR,
BİLGİSİZLİKTEN GELİRSE CEHALETTİR.!!!
                               
                                           MEVLANA CELALEDDİN RUMİ


1 Eylül 2014 Pazartesi

Barış Günü





Bugün barış günü:) hepimize kutlu olsun, bugün ve her gün hepimize barış ve sevinç getirsin.

Tüm dünyada  huzurun, sevincin, mutluluğun özlemi barış... Her mücadele barış için, her arayış barış için, her zenginlik barış için, her dileğimiz barış için, her savaş barış için!!
Ne derler en kötü barış, savaştan iyidir... Onun için bütün dileklerin başında geliyor, tüm dünya, tüm evren için diliyoruz bunu...
Evrende ki her şey için barış dileyelim. Mikrodan makroya, tüm evren birbirimize bağlıyız ve birbirimizle etkileşim içindeyiz. Bu yüzden barış için evren boyutunda niyet edelim:

KENDİM İÇİN BARIŞ,
AİLEM İÇİN BARIŞ,
ÇEVREM İÇİN BARIŞ,
ŞEHRİM İÇİN BARIŞ,
ÜLKEM İÇİN BARIŞ,
DÜNYA İÇİN BARIŞ,
EVREN İÇİN BARIŞ:))

Ve bu dilekleri hissederek, odakanarak meditasyon yapalım:))
Herkese, her şeye, hepimize barış ve huzur dileğimle...

NOT: Dünya Barış Günü tüm dünyada 21 Eylül de kutlanıyor. Birleşmiş Milletler 1981 de 21 Eylülü Uluslararası Barış Günü ilan etmiştir. Daha önce Hitler'in 1939 yılında Polonya'yı işgaliyle başlayan İkinci Dünya Savaşının başladığı gün olan 1 Eylülü, SSCB ve Varşova Paktı Ülkeleri; '' barış içinde bir dünya mücadelesini'' unutturmamak adına Barış Günü ilan etmişlerdi. SSCB ve Varşova Paktı yıkıldıktan sonra da hiç bir ülkede kutlanmamış. Ülkemizde ise Barış Günü yine 1 Eylülde kutlanıyor.
Günü önemli değil, içimizde ve dışımızda, her zaman ve her yerde barış dolu bir dünya için bugünde kutlarız, 21 Eylülde de..

25 Ağustos 2014 Pazartesi

Kaos ve denge


İyi Haftalar.... Tüm yaratılana değer verenlere, hırs ve ihtirastan uzak olanlara, sevmeyi bilenlere, değişimi iyi yönde yaşayabilenlere ve tüm sevebilenlere....Gerçek insanlara...

Bir bozulma yaşanıyor! Evrensel yasalardan; TERMODİNAMİK (kısaca, enerjiyi ve enerji çeşitlerinin ilişkilerini inceleyen bilim) 1. YASASI: hiç bir enerji yoktan var edilemez, var olan yok edilemez. der!!! Yok edilemez ama değişir, dönüşür.. UMARIZ İYİ DÖNÜŞÜR...

2. . YASASI ise ENTROPİ ( düzensizlik/ enerjinin kullanılır durumdan kullanılamaz duruma gelişi /en düzensiz enerji de ısıdır ve sürekli yükselen ısı evrenin sonu olur...) Ki evrende her şey bozulmaya mahkumdur!!! HER ŞEY ESKİR, BOZULUR, İNSAN YAŞLANIR vs. vs... Ancak evrende düzen ve düzensizlik iç içedir.  EVRENİN BİR YERİNDE ENTROPİ YÜKSELİRKEN DİĞER BİR YERİNDE ENTROPİ AZALIR. Yani bir yerde düzensizlik var iken diğer bir yerde düzen vardır. Biri ölürken diğeri doğar, bir yerde kış yaşanırken diğer yerde bahar yaşanır, BİR KAPI KAPANIRKEN DİĞERİ ARALANIR!!!


İşte şu zamanda ki bozulmalar, kaos ve düzensizlikte bir gün dengelenir, düzene girer. Buna inanıyorum. DENGEDE VE MERKEZİMİZDE KALIP HEP BİRLİKTE İNANALIM))) VE umutlu olalım. Rasyonel Akıl, sabır, umut ve sevgiyle...

23 Ağustos 2014 Cumartesi

İyi dost



               


İYİ BİR DOST :)))

ACIYI AZALTAN,
SEVİNCİ ARTIRAN BİR GÜÇ, 
AÇIK BİR YOL, 
ILIK BİR RÜZGAR,
ISITAN BİR GÜNEŞ, 
AYDINLIK BİR ODA, 
SAKİNLEŞTİRİCİ BİR OMUZ,
SARAN BİR KUCAK, 
KOŞULSUZ SEVEN BİR YÜREK,
VE BİR DEVA'DIR....

O BİZE İNEN BİR MELEK, BİZE VERİLEN KOCA BİR ARMAĞANDIR.!!!
Herkes gerçek dostunun değerini bilsin; çünkü onlar nadide bir mücevher gibidir. <3

Gerçek ve iyi dostlara, gerçek ve iyi dostluklara kucak kucak sevgiler...







7 Ağustos 2014 Perşembe

Şikayet




Şikayetle ilgili, Mazhar Alanson'un çok sevdiğim parçasının sözlerini yazmak istedim:  (MFÖ'nün parçalarını keyifle dinlerim)

ondan şikayet bundan şikayet
ne iştah kaldı ne de afiyet
ondan şikayet bundan şikayet
ne iştah kaldı ne de afiyet

her şey senin istediğin gibi olsun
bütün herkes seni konuşsun
her şey senin istediğin gibi olsun
bütün herkes seni konuşsun

hep sana hep sana hep sana
hep sana hep sana hep sana
bak işte mutsuz oldun

sen ne istediğini hiç bilmedin
sevildin belki ama sen hiç sevmedin
herkes seni severdi ama bak kaç kişi kaldı şimdi
sen ne istediğini hiç bilmedin
sevildin belki ama sen hiç sevmedin. 

Şİkayetsiz ve mutlu günlere:))



6 Ağustos 2014 Çarşamba

Şikayetsiz yaşamak


"Bu ara elimden geldiğince şikayet etmemeğe çalışıyorum.  Uygulanabilirse aslında bir nevi tevekkül,  nötr'lük, anda yaşamak.  Amaaa acaip zor şikayetsiz yaşam..


Çalışıyorum ama, küçükte olsa yine bir şeylerden şikayet ediyorum, alışmışım ya... Bu ara enerjiler çok sert diyorum, şikayet ediyorum,  genel duruma bakıp siyasetçilerden şikayet ediyorum, şikayet etmemek ne zor diyorum, yine şikayet ediyorum. Ne çok şikayet ediyormuşuz m eğer! Bunun farkına varıyorum; ottan çöpten, gelenden gidenden, yağan yağmurdan, esen rüzgardan, çevreden, yazandan, çizenden, aynı fikirde olandan, ayrı fikirde olandan, sevdiğimizden, sevmediğimizden, içimizden, dışımızdan,  bir sürü, bir sürü ... 

Gün boyunca şikayet devam ediyor: Havanın sıcaklığından, soğukluğundan, uykusuzluktan, ağrıdan, sızıdan, kendimizden, uçan sinekten, tozdan, çamaşırın lekesinden, lavabonun kirlenmesinden, yerdeki saç kılından, soğukta ellerimizin üşümesinden, sıcakta ayaklarımızın şişmesinden, üst kattaki komşunun sesinden, bahçedeki avaz avaz bağıran çocuktan, evin dağınıklığından, televizyonda bizi sinir edenlerden ( bunu genel olarak söylüyorum, bu konuda ki önlemim, ya açmamak ya da hemen kapatmak), bilgisayardan, internetten, facebooktan,cep telefonundan, araba kornasından, paradan, aldığımız  kullandığımız her şeyden, kapıcıdan, ev sahibinden, kiracıdan, eşimizden, dostumuzdan, çocuğumuzdan, açmayan çiçekten:)  Daha neler nelerden....
'' Siyasetten,
'' Trafiğin yoğunluğundan'' 
'' Her şeye gecikmekten''
'' Dışarıda yediğimiz yemekten''
'' İnsanların ter kokularından''
'' Mağazanın satış elemanından''
'' Yollardan, kaldırımlardan''
'' Yöneticilerden''
'' İşverenden, çalışandan''
'' Bankadan, faizden, borsadan''
'' Gelirden, giderden, borçtan''
'' Ülkeden, dünyadan''
'' Kısaca yaşadığımız hayattan şikayet ediyoruz.''Bu, ne kadar olumsuz bakıyoruz demek,  An da yaşamıyoruz demek, her şeye takılıyoruz demek, ŞİMDİ VE BURADA DEĞİLİZ demek, mutlu değiliz demek...

Hiç şikayet edecek bir şey olmadığından, ters giden, yanlış olanlara tepki vermemekten değil,  farkındalık geliştirmekten bahsediyorum!

Şikayet yerine, yapılacak neyse ''yap, bırak, izle'' formülünü uygulayıp, anda yaşamayı seçmekten bahsediyorum. 




Olabildiğince dikkat ediyorum, yalnız kolay olmadığını itiraf ediyorum. Tam şikayet ederken hatırlayıp susuyor ve içimden de düzeltiyorum, mutlu olmak için her an aklımda yani:))

Çabalıyorum, şikayetsiz yaşamaya, yorum ve yargıdan uzak olmaya çalışıyorum.  her anımın farkına varmaya çalışıyorum. Sizde deneyin dilerseniz ve ben bu diyeti yaparken, aslında şikayet ettiklerimden çok, şükretmem gerekenlerin olduğunu daha iyi görmüş oluyorum.

Şikayetsiz, farkındalıklı, ve mutlu günler:))



25 Temmuz 2014 Cuma

Mutlu bayramlar





                    Sevdiklerinizle birlikte, sağlıklı, huzurlu, neşeli ve barış içinde mutlu bayramlar:)))

17 Temmuz 2014 Perşembe

Uykuda beslenmek



Yaşamımızın ciddi bir bölümünü uykuda geçiriyoruz. Son zamanlarda çok sık uykusuzluk şikayetleri duyar oldum. Üstelik her yaş grubundan bu şikayetler... Çok hızlı yaşıyoruz, gergin ve stres yüklüyüz. Doğal olarak bu gerginlik uykularımızı kaçırıyor. Tabii uykusuzluğun bir dolu nedenleri var; fiziksel, zihinsel ve ruhsal nedenleri var. Daha geniş bir yelpaze de bakarsak, psikolojik, sosyal, ekonomik etkenler uykusuzluğa neden olabiliyor. Basit uykusuzluklar da herkesin yapacağı bir kaç şey var, ancak ciddi uykusuzluklar da mutlaka bir uzmana, doktora danışılmalı, altında yatan neden veya nedenler araştırılmalı, öneriler doğrultusunda hareket edilmeli...
Uykunun süresinden çok kalitesi önemli, saatlerce uyuyabilirsiniz ama yataktan savaştan çıkmış gibi kalkıyor iseniz iyi uyumamışsınız demektir. Kaliteli uyku, yaptığınız işin kalitesini, verimini artırır. Anlama, kavrama ve odaklanmayı kolaylaştırır. Özellikle öğrencilerin başarısında uyku çok önemli bir faktördür.

Kaliteli bir uyku için, kendimde denediğim ve uzmanlardan öğrendiğim bir kaç basit ama işe yarayan öneriler sunabilirim:

1. Çok dolu mide ile yatağa girmeyin, uykuda organlar rölantide çalıştığı için, sistem zorlanacak, dolayısıyla uyumak zorlaşacak. Bu durumda mide hazım için uğraşıp durur ve sabah dinlenmeden yorgun kalkılır. Yemekten en az 2 – 3 saat sonra uymaya gidin. ( Bu aynı zamanda yağ yakmanıza yardımcı olan leptin hormonunun salgılanması içinde önemlidir.)
Ayrıca akşam öğününde çok yüksek miktarlarda protein almayın, bu uykuyu zorlaştırır. Az miktarda protein yanında yine az miktarda kompleks karbonhidrat (esmer pirinç, kepekli makarna, tam buğday ekmeği vs.) almaya çalışın. Tahıl, etin hazmını kolaylaştırır.

2. Çok fazla alkol almayın.

3. Işıksız ortamda uyuyun.  Uykuda salgılanan MELATONİN hormonu (Epifiz bezinin / pineal bezin salgıladığı bir hormon) karanlıkta aktive olur ve bu hormon uyku düzenini sağlar. Melatonin hormonunun bağışıklık sistemini güçlendirmek, biyoritmi düzenlemek, hücreleri yenilemek, yaşlanmayı önlemek gibi görevleri vardır. Işıkta bu hormonun salınımı engellenir.

4. Temiz havalı ve güzel kokulu odada uyuyun. Çok keskin olmayan lavanta kokusu sizi gevşetir, rahatlatır. ( Tabii alerji, astım probleminiz yoksa)Yatmadan önce mutlaka odanızı havalandırın. 

5. Odanızda televizyon, bilgisayar ve cep telefonu gibi manyetik alanınızı bozacak aletler kullanmayın. Olabildiğince gürültüsüz, sakin ortamları tercih edin.

6. Televizyon karşısında uyumamaya çalışın. Bilinçaltı her an kayıt halinde olduğu için gereksiz yayınları deponuza doldurmayın. Ayrıca daha önce de belirttiğim gibi yayılan ışık, melatonin hormonunun salgılanmasını engeller.

7.Yatmadan ılık bir duş alarak bedeninizi gevşetin. Bedeninizi sıkan, rahatsız eden giysiler değil; rahat, pamuklu, yumuşak giysilerle yatın. Ayrıca yatak odanızın duvarlarında, yatak takımlarınızda rahatlatıcı renkler ( uçuk mavi, uçuk pembe, lila, uçuk yeşil gibi ) tercih edin. Canlandırıcı sıcak renkler uyumanızı zorlaştırabilir.

8. Laktoz duyarlılığınız yoksa, yatmadan  bir-iki saat önce bir bardak ılık süt için. ( Laktoz süt şekeridir, bağırsakta laktaz enzimi intoleransı varsa süt hazmedilemez.) Veya papatya, melisa, yasemin çaylarının rahatlatıcı etkisinden yararlanın. Deneyin işe yaradığını göreceksiniz, ben özellikle melisa ve yasemin çayını öneriyorum. 

9. Rahatlatıcı hafif egzersizler yapın. Basit, gevşetici hareketleri yavaş bir tempoda yapın, bunun yanı sıra rahatlatıcı nefes egzersizi yapın. Nefes egzersizi, beyninizi alfa frekansına getirir, rahatlatır ve uyumanızı kolaylaştırır. 

10. Sağlığa uygun, yatarken duruşunuzu bozmayacak, havadar ve antialerjik yatak almaya dikkat edin. ( Artık daha bilinçli, kaliteli ve çeşitli ortopedik yataklar üretiliyor.) Ayrıca çok yüksek yastık kullanmayın. (Bazı rahatsızlıklar hariç, reflü vs.)

11. Pozitif düşünmeye çalışın. Pozitif düşünce ile bilinçaltı olumlu emirler alır ve size bunu yansıtır.

12. Ve en önemlisi yatağınıza yatınca tüm bedeninizi, başınızdan ayağınıza kadar sıkın gevşetin ve rahatlatın. Mümkünse meditasyon yapın, gevşeyin, gerginliğinizi atmaya çalışın. Rahatlayarak uyumaya geçin. Mutlaka yararını görürsünüz.

Uykuda; beden, zihin ve ruh sağlığı dengelenir. Düzenli ve yeterli uyku, sağlığımız için çok önemlidir. Uzmanlara göre; bağışıklık sistemimizi desteklemek için, akşam 23.00 ile 02 arası mutlaka uykuda olmalıyız. Bu saatler arasında ki uykunun çok yararı var. Uykuya olan ihtiyaç kişiye, yaşa ve yapılan işe göre farklılıklar gösterebilir. Ancak uzmanlar altı saatin altında ki uykunun zararlı olduğu görüşündeler. Yetersiz uyku, sistemimize zarar veriyor. Fiziksel olarak olumsuz etkilediği gibi ruhsal olarak ta depresif bir durum yaratabiliyor, kişiyi sinirli, agresif, öfkeli yapabiliyor.

UYKUNUN YARARLARINDAN BAZILARI

Uykuda hücreler onarılıyor, tüm beden dinleniyor, yenileniyor.

Bağışıklık sistemi güçleniyor.

Metabolizma hızlanıyor ve kilo verme kolaylaşıyor. Leptin hormonu sayesinde yağ yakılıyor. Leptin, yağ yakan hormon ve bu hormon uzun aralıklı yemek sonrasında ve  geç saatlerde salgılanıyor. Uzmanlara göre, yağ yakmak istiyorsanız akşam yemeklerinizi çok erken yiyin, 4  saat sonra uyumaya gidin. Melotonin de yenileyici hormon. Yani kaliteli uykuda hem gençleşiyor hem kilo kontrolü yapmış oluyoruz:))

Büyüme hormonu uykuda aktive oluyor, düzenli ve kaliteli uyku çocukların gelişimini olumlu yönde destekliyor. Çocukların büyümeleri, bağışıklık sistemlerinin güçlenmesi, huzurlu ve mutlu olmaları için düzenli uykuya ihtiyaçları vardır.

Uyku, anti aging etkisi yapıyor. Kaliteli uyku cildi besliyor, gençleştiriyor, cilt sarkmalarını önlüyor.

Bedeni rahatlatıyor, zihni sakinleştirerek daha sağlıklı kararlar alınmasını sağlıyor, ruhsal olarak sakinleştiriyor.

Zihni rahatlattığı için başarıyı artırıyor.

Mutluluk veriyor. Hayata karşı daha pozitif bir bakış sağlıyor.

Kaliteli uyku tüm sistemlerimizi rahatlatıyor ve işini kolaylaştırıyor.

Uykunun safhaları var, basit olarak bakarsak;
1. NREM uykusu: Derin uyku, hücrelerin onarıldığı bölüm.
2. REM uykusu: Hafif uyku, rüya görülen bölüm.

Genel olarak rüyalarımızı oluşturan etmenler:
Günlük yaşadığımız olaylar,
Bilinçaltında ki kayıtlar(eski, yeni)
Mesajlar ( yüksek benlikten gelen) 

ÖNEMLİ BİR NOKTA DA; gece yattığınızda uykuya geçerken ve sabah uyandığınızda ki beyin dalgalarıyla, düşüncelerinizin bilinçaltına yükledikleri... Bu çok önemli, uykuya geçmeden ve uykudan uyandığınızda hep güzel şeyler düşünün ve dilekler dileyin. Uykuya yakın ve uykudan kalkarken asla olumsuz düşünmeyin. Daha önceki bir çok yazımda paylaştım, düşüncenin gücü size gününüzü yaşatır, nasıl düşünürseniz öyle yaşarsınız...

Bir şey daha... Sabah yataktan birden kalkmayın. Uykuda ruh ve beden bağı gevşiyormuş, uyanınca biraz vücudunuzu hareket ettirin, ellerinizi, ayaklarınızı hareket ettirin, bacaklarınızı karnınıza çekin bırakın, böyle küçük hareketler yapın. Bu ruhsal olduğu kadar fiziksel olarak ta yararlıdır. Yan dönün, daha sonra bacaklarınızı yataktan yere indirin ve ellerinizin yardımıyla doğrulup ayağa kalkın.

Güne güzel başlayın, günü güzel geçirin:))

Uykunuzu almanız dileğimle sağlıklı ve mutlu günler...



18 Haziran 2014 Çarşamba

Beyin dalgalarıyla değişim yaratmak




Beyin mucize bir organ ve oldukça kompleks bir yapıya sahip. Beyinden yayılan elektrik sinyallerine Beyin Dalgaları deniyor ve bu dalgaların oldukça karmaşık olduğu, aynı anda bir sürü nöronun elektrik yaydığı biliniyor.
Elektroensefalograf aletinin (EEG) keşfi ile beyin dalgaları ölçülebilmiş ve bu aletle yapılan testlerde beynin dört dalga boyu tespit edilmiş. Her dalga bir bilinç durumunu gösterir ve birbiriyle bağlantılıdır.

1. Beta : Saniyede 13 - 30 Hz aralığında titreşir. Günlük, uyanıklık hali, faal ve dinamik yaşam boyutu. Yaratıcılık, rahatlamak, huzur yoktur. Bu dalga da titreşim arttığında gerginlik, öfke, stres, agresiflik gibi olumsuz duygu ve davranışlar artış gösterir.

 2. Alpha: Saniyede 7,5 - 13 Hz arası titreşir. Sakinliğin, rahatlığın ve huzurlu halin dalgasıdır. Bu frekansta algılama, farkındalık, kalıcı öğrenme gerçekleşir. Uyku ile uyanıklık arası, meditasyon, dua anı. Nefes ve meditasyonla gözlerimiz kapalı halde bu hale geçebiliriz. Bu halde parasempatik sinir sistemimiz devreye girer ve rahatlarız.

3. Tetha: Saniyede 4 - 7,5 Hz arası titreşir. Derin uykudan uyanırkenki stressiz dalga boyu.  İlham boyutu, kaşif, ünlü bestecilerin, eser üreten sanatçıların üretim anındaki bilinç frekansları bu dalga aralığındadır. Çok derin meditasyon halindeki kişilerin ve şifacıların şifa anındaki titreşimleri de bu frekanstadır.

4. Delta: Saniyede 0 - 4 Hz arası titreşir. Derin uyku, dış dünyadan kopma, koma halidir. Beynin en az titreştiği devredir. Bu dalgada, derin uykuda büyüme hormonları devreye  girer.

Gama: Saniyede 40 titreşim yapıyor ve son yıllarda bu dalga boyunun, algılama ve üst benlikle ilişkili olduğu söyleniyor.

Beyin dalgalarını uygun titreşime getirerek hayatımızda olumlu değişiklikler yaratabiliriz.

ALFA dalga boyu, rahatlamayı, mutlu olmayı, stresi azaltmayı, yaratıcılığı artırmayı, öğrenmeyi kolaylaştırmayı, zihinsel performansı artırmayı (zihinsel aktivite olmadan) sağlayan aralıktır. Gözlerinizi kapatıp derin nefes alıp uzun vererek, meditasyon yaparak bu dalga boyuna geçebiliriz. Bu dalga boyunda huzur, gevşeme vardır ve en önemlisi an'da yaşanır. An'da yaşamak ise bildiğiniz gibi, mutluluktur. Stresten uzaklaştırır, zihni berraklaştırır, yaratıcılığı artırır. Uyku ile uyanıklık arası yapacağımız olumlama, pozitif dilek ve niyetlerle yaşamımızda olumlu adımlar atabiliriz. Bu titreşimde, zihin rahatlayıp netleştiği için, gerçek ihtiyaçlarınız karşınıza çıkacak, yaratıcılığınız artacak, kendinizi daha iyi tanıyacak ve gerçekten ne istediğinizi anlayabileceksiniz. Zihniniz ve sezgileriniz bu konuda size rehberlik yapacaktır.

 Konu yine olumlu düşünceye gelip dayanıyor; Yani düşünceleriniz yaşamınızı oluşturuyor, bilmeden herhangi bir dalga boyunda, ürettiğiniz negatif veya pozitif düşünceyi (enerji), maddeye dönüştürerek yaşamınıza geçirebilme potansiyeliniz var. O zaman bu potansiyeli olumlu enerji için kullanmak daha doğru olur değil mi?
Bu konuda çalışmaya değer ne dersiniz? Haydi kendiniz için bir adım atın, değişimi siz yapın:))
                                                                                        Sevgi ve şifayla... 

11 Haziran 2014 Çarşamba

Enerjinizi tazeleyin





SAĞLIK VE MUTLULUK İÇİN ENERJİ TAZELEME YOLLARINDAN BAZILARI: 

1. Her gün duş alın, toksinlerden arının, yenilenin.
2. Açık havada en az yarım saat yürüyün.
3. Bol su için.
4. Uyandığınızda yavaşca ayağa kalkın, kollarınızı yukarı kaldırın ve ellerinizi açarak evrensel enerjiyi bedeninize çekip güçlenin.
5. Her gün alnınıza, ortadan şakaklara doğru masaj yapın. (Özellikle stresli olduğunuzda)
6. Bedeninizde bloke olmuş, katılaşmış enerjileri açığa çıkarmak için; rahatsız hissettiğiniz bölgeleri hafif masaj veya hafif vuruşla uyararak blokajı çözün. Bu beden enerjinizi düzenler, canlandırır.
7. Bol bol gülün:)) bol bol sevin...
8. Nefes egzersizleri yapın.
9. Karın bölgenize çok hafif masaj yapın,  parmak uçlarıyla vurarak iç organlarınızı uyarın.
10. Ayaklarınızı ve ellerinizi, bileklerinizden itin ve çekin, buradaki sıkışmış enerjileri serbest bırakın.
11. Kendinizi sevin ve kendinize zaman ayırın.
12. Ellerinizle bedeninize, iyileştirici dokunuşlarla sık sık şifa verin.
13.  Mutlaka egzersiz yapın, size uygun bir egzersiz mutlaka vardır.
14. Özellikle sabit duruşlarda çalışmayın, sık sık hareket edin.
15. Hafif ve sağlıklı beslenin.
16. Kulaklarınıza hafif masaj yapın, akupunktur noktalarınızı uyararak canlanın.
17. Bedeninizi sağa sola, öne arkaya eğerek esnetin.
18. Ayakta, üst bedeninizi çok yavaş sağa arkaya ve sola arkaya (burgu gibi) çevirerek toksinleri atın.
19. Düzenli ve yeterli uyuyun.
20. Zaman zaman dinlenin, sessiz kalın, zihninizi dinlendirin.
21. Sevdiklerinizle birlikte, kendinizi mutlu ve huzurlu hissettiğiniz insanlarla olun.
                                                                             SEVGİ VE ŞİFAYLA :)))



24 Mayıs 2014 Cumartesi

Zihinsel Arınma


Zihnimiz çok güçlü ve bizi yönetiyor... Yani zihin patron... Ne düşünürse gerçeğimiz o oluyor.
Zihnimiz çok yoğun, durmuyor, dinlenemiyor ve genellikle de olumsuz düşünce üretiyor. O zaman negatifte kalıyoruz, negatif pencereden bakıyoruz ve negatif yaşıyoruz.
Zihin, dinlendiği, arındığı zaman olumluya odaklanabiliyor, o zaman düşünceler berraklaşıyor, dolayısıyla daha verimli olabiliyor. Zihnin de beden gibi zaman zaman detoksa ihtiyacı var. Zaman zaman zihin odalarında temizlik yapmak gerekiyor.
Doğu bilgeleri insan zihni için maymun tabirini kullanırlar:) Gerçekten zihin maymun gibi oradan oraya zıplar, sürekli devinim içindedir. Ancak zihnimizi kontrol etmemiz mümkündür. Zihnini kontrol eden hayatını kontrol eder... Zihni rahatlatmak, tüm beden katmanlarını rahatlatmak demektir. Çünkü artık biliyoruz ki her şey düşünce ile başlar.  Daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim.
(Şubat/Pozitif düşünce başlıklı yazı)

İnsan zihninden, bir günde ortalama 60 ile 80 bin arası düşünce geçer. Bu düşüncelerin çok büyük bölümünü de negatif düşünceler oluşturur. Zihin hiç durmadan çalışan bir makine gibidir. Sürekli düşünür. Uyandığımız andan itibaren, daha yataktan çıkmadan... Geçmişin hesaplaşması ve geleceğin planlaması şimdide kalmayı unutturur.Yeni bir güne odaklanmadan, düne ve yarına takılıp bugün atlanır.
Gün içinde;  beş duyunun algıladıkları, onların üzerine eklenenler, büyütülenler, ayrıştırılıp sentezlenenler, gereksiz ve negatif bilgiler kişiyi yorar ve yaşamını olumsuz etkiler. Zihin hep yorgun dolayısıyla insan hep yorgun ve mutsuz olur. Tüm gün süren bu yoğunluk, bilinçaltının stoklama yetisi ile uykuda da devam eder, rüyalara karışır, yine dinlenmeden ertesi güne başlanır. Yani kısır döngü sürer gider.

Zihni dinlendirmek, kontrol etmek için bazı çalışmalar var. Nefes ve meditasyonla bunu yapabiliriz. Aynı zamanda, bu şekilde zihinden toksik düşünceleri de arındırmış oluruz.. (  Şubat/Nefes başlıklı yazı...)

Nefes, meditasyon ve olumlama ile zihni arındırma çalışması:

Derin nefes alıp uzun uzun vererek zihinsel arınmaya başlayabilirsiniz. (Meditatif bir müzik eşliğinde...)

1. Aşama: Nefes

Yere bağdaş kurarak, bedeninizi germeden ama dik bir şekilde oturun. Dilerseniz sandalye veya koltukta, belinize bir destek koyarak dik oturun. 
Ellerinizi bacaklarınızın üzerine koyun, avuç içleri yukarı baksın.
Gözlerinizi kapatın. Derin bir nefes alın ve uzun verin. Bedeninizi gevşetin. Rahat nefesle devam edin. Rahat ve derin nefesler sizi günlük, stresli ve yoğun beyin dalgalarından (Beta), rahatlatıcı, sakin beyin dalgalarına (Alfa) getirir ve zihninizi arındırır, dinlendirir.

Her nefes alışta içinize olumlu ve size gerekli enerjileri çektiğinizi, her nefes verişte olumsuz ve size hizmet etmeyen gereksiz enerjileri bıraktığınızı imgeleyin. Nefesleri yavaş ve aralıklarla alıp verin. Arka arkaya sık ve hızlı nefesler sizi yorar. Her nefeste rahatladığınızı, zihninizin dinlendiğini hissedin. Nefesiniz rahatlayıp, kendinizi hazır hissettiğinizde bir sonraki aşamaya geçebilirsiniz.

2. Aşama: Meditasyon

Pozisyonunuz yukarıdaki gibi olsun ve yine gözler kapalı rahat nefesler alıp verin.
İlk başlarda zor gelirse içinizden, size kendinizi iyi hissettirecek bir kelime tekrarlayın. ( Örneğin, sevgi, huzur, şifa, mutluluk, sakin gibi...) Bu kelimeye konsantre olun. Bu arada aklınıza başka düşünceler gelebilir, dedim ya zihin maymun gibidir, oradan oraya atlar, siz takılmayın, o düşünce gelsin gitsin. Burada önemli olan takılmamak. Tekrarladığınız kelimeye odaklanın. Bu arada rahat nefesler alıp verin. Bu anın tadını çıkarın.


 Dilerseniz meditasyonu sadece nefesinize odaklanarak yapabilirsiniz. Bu mükemmel bir farkındalıktır. Her nefes alış verişinize odaklanın. Nefes alınca vücudunuzun nereleri çalışıyor, nefes nerelerde dolaşıyor, neler oluyor, yani bedeninizi dinleyin. Anda yaşayın. Böylece zihninizi kontrol edebilirsiniz. Veya sadece dinlediğiniz rahatlatıcı müziğe odaklanın. Yani deneyin, size hangisi daha kolay geliyorsa onu yapın. 
Kendinizi iyice rahatlamış hissettiğinizde bir sonraki aşamaya geçebilirsiniz.

3. Aşama: Olumlama

Yine aynı pozisyonda ve gözler kapalı bir şekilde, size uygun istediğiniz olumlamayı söyleyebilirsiniz. Olumlamalar, adı üzerinde hep pozitif kalıplarda ve şimdiki zamanda olmalı.

Örneğin, 
Tüm olumsuz düşüncelerimi serbest bırakıyorum...
Zihnim rahatlıyor, arınıyor...
Gerekli olanlar bana geliyor...
Sakinleşiyorum...
Kendimi güven içinde hissediyorum...
Daha çok sevgi vs.  bana akıyor...
Kendimi ( istediğiniz her neyse).... ya açıyorum...

Bu çalışmanın yararları:
1. Günlük yoğun Beta dalgalarından, sakin ve öğretici Alfa dalgalarına taşır.
2. Zihni ve bedeni dinlendirir.
3. Odaklanmayı ve öğrenmeyi kolaylaştırır.
4. Sağlıklı ve verimli düşünmeyi, hedef belirlemeyi sağlar.
5. Motivasyonu ve yaratıcılığı artırır.
6. Gereksiz iç konuşmaları keser.
7. Enerjiyi doğru kullanmayı öğretir.
8. Toksinlerden arındırır.
9. Olumlu ve bağımsız düşünceyi artırır.
10. Dinginlik ve dinçlik verir, bağışıklık sistemini güçlendirir.

Her gün sabah ve akşam olmak üzere 10 ar dakika  bu çalışmaya zaman ayırırsanız kendinizi daha huzurlu ve sağlıklı hissedersiniz:)) 
                                                                 Sevgiyle...



14 Mayıs 2014 Çarşamba

10 Mayıs 2014 Cumartesi

Anneler günü kutlu olsun




Yarın Anneler Günü Sevgili Dostlar, ben bugünden herkesin anneler gününü kutluyorum. Bu dünyada Koşulsuz Sevgi varsa, işte o annelerin sevgisidir. Kimse bir anne kadar sevemez diye düşünüyorum. Yaşama bir çocuk getirmek çok zor değil, her canlı bunu yapıyor, önemli ve değerli olan çocuğu sevmek, yetiştirmek, eğitmek... Bu çok uzun soluklu ve çok uğraş isteyen bir şey; bir birey yetişiyor ve bunun ilk temellerini anneler atıyor, ilk donanımları anneler oluşturuyor. Bu topluma bir değer kazandırmak, sağlam, dürüst, erdemli ve saygın, sevgi dolu, adam gibi adam yetiştirmek annelere düşüyor. 

Anne olunca çocuğunuzun mutluluğu sizin mutluluğunuz oluyor, dünyaya artık onun gözüyle de bakıyorsunuz, incinmesin istiyorsunuz; Bazen incineceğini yaralanacağını biliyorsunuz ama bir şey söyleyemiyorsunuz; çünkü bunun, onun gelişimine, evrimine karşı çıkmak  olduğunu biliyorsunuz, yaşayarak öğrenmesi gerekir diyorsunuz.  Ama bazen de kendinizi tutamıyor, kendinizden önde tuttuğunuz sevgili yavrunuzu korumaya çalışıyorsunuz. Tüm anneler yapmıştır, '' üzerine bir şey al, dışarı çıkarken saçını kurut, geç kalma gibi gibi... Eminim bu sözler de tüm çocukları öfkelendirmiştir. Bu dünya var olduğundan beri böyle gelmiş, böyle de gider. Altında yatan tek duygu: sevgi. Tabii bu sevgi ve koruma içgüdüsüyle gösterilen özen, yapıcı boyutlarda olmalı, her iki tarafında işini kolaylaştırmalı diye düşünüyorum, ben de buna dikkat ediyorum. Çünkü çocuklarımızın özgürlüğüne müdahale edersek onların büyümelerine ve gelişmelerine engel oluruz. Unutmayalım ki onlar bizden farklı bireyler, bizim gibi olmalarını, bizim gibi davranmalarını beklemek hem onlara haksızlık hemde doğaya aykırı bir tutum olur. Onlar değişimin çocukları, tabii ki bizden çok farklı olacaklar. Biz anneler sevgiyle, kabul ederek, rahatsızlık vermeden onlara bir süre rehberlik yapacağız. Zaten ihtiyaç hissettiklerinde yardım istiyorlar. 

Annelerin en çok istediği, belki de varlık amaçları çocuklarını mutlu görmek. Her annenin arzuladığını görmesi dileğimle tüm annelerin Anneler Günü kutlu olsun.

Annelerimiz bu dünyadaki koruyucu meleklerimiz :)) İyi ki varlar ve hepimiz annemizi çok seviyoruz. 

 Sevgi ve mutlulukla ...


4 Mayıs 2014 Pazar

Hıdrellez



Herkese sevgiyle merhaba,  Zaman ne kadar hızlı geçiyor değil mi ? Bu yılın dört ayını geride bırakarak mayıs ayına girdik ve  heyecanla beklenilen Hıdrellez günü de geldi... 
Kimimiz inanıyor, kimimiz batıl buluyoruz.  Ben uzun yıllardır dilek ve dualarımı hıdrellezde de yapıyorum. Aslında her gün aynı diyoruz ama bazı günlerin enerjileri daha yüksek, belki dileklerin olma potansiyeli de bu yüzden fazla olabilir:)) Bilemiyoruz tabii, sadece  inanarak iyi niyetle güzel şeyler diliyoruz. Sevgili dostlar zaten önemli olan inanmak ve niyet etmek değil mi?

Rivayete göre; her yıl, mayıs ayının beşinci gününü altıncı gününe bağlayan gecede Hızır ve İlyas bir gül ağacının altında buluşuyor, doğanın yeniden canlanmasını sağlıyorlarmış. Yani Hıdrellez 5 mayısı 6 mayısa bağlayan gecede kutlanıyor. Hızır ve İlyas, insanları, doğayı seven, iyiliğin, cömertliğin ve bolluğun simgesi olan ilahi varlıklar olarak geçiyor.

HIdrellez, Türk devletlerinde büyük bir coşku ve inançla kutlanıyor, baharın gelişiyle birlikte bolluk ve bereketin artması için dua ediliyor, dilekler tutuluyor, çeşitli hazırlıklar ve yemekler yapılıyor. Bereket için bir ay öncesinden buğday çimlendiriliyor. Bunları kızlarımın Azeri piyano öğretmeninden görmüş ve birlikte buğday çimlendirmiştik. Onlar çok önem veriyorlar. Bunun yanında Hıdrellezin, mezopotamya, ibraniler, hititler, persler gibi çok eski kadim kültürlere kadar dayandığı söyleniyor. 

Her ne olursa olsun bu gece samimiyetle yapılan dua ve dilekler bence insanların umudunu, gücünü artırıyor, belki dilekleri sıralarken aslında farkında olmadan kısa vadeli plan yapıyor ve bu plan üzerinde yoğunlaşıp çalışıyoruz. Ben yazdıklarıma adeta kısa vadeli hedefler olarak bakıyorum ve olması için dua ederken kendimde çaba gösteriyorum. Diyorum ya aslında insanın isteklerine karşıdan bakmayı sağlıyor. Onun için sadece hıdrellezde değil, planlarınızı, isteklerinizi her zaman samimiyetle yazın. Söz uçar yazı kalır. Ben birde şuna inanıyorum, yazılan şeyler eğer kendimiz ve bütünün hayrına ise gerçekleşiyor. 

Evet, hıdrellez günü yani 5 mayıs akşamı dileklerinizi bir kağıda yazın, resimlerini yapın. Kırmızı bir keseye, dilek kağıdınız ile birlikte para, şeker, bir miktar buğday, altın rengi her hangi bir şey koyup, bir gül ağacının dibine yerleştirin veya dalına asın. Veya herhangi bir çiçeğin, saksının dibine koyun ve olacağına yürekten inanın. Olmuş gibi Allah'a teşekkür edin. Ertesi sabah, 6 mayısta erkenden alın.

Lütfen dileklerimizi yazıp resimlerini yaparken, dua ederken bu güzel ülkemizi, yaşadığımız dünyayı unutmayalım. Hepimiz bir bütünüz, bütünün parçalarıyız ve bütünü oluşturuyoruz, tıpkı puzzle gibi... Kendimiz ve herkes için hayrlısı olsun.
Tüm dua ve niyetlerimizin gerçekleşmesi,  mutluluk, bolluk ve sevgiyle nice hıdrellez günleri geçirmemiz dileğimle...