19 Aralık 2014 Cuma

Yaşam yolu



Yaşamı hep bir yol gibi düşünürüm. Arabayla giderken, yürürken geçtiğim her yeri sanki yaşamımda geride bıraktığım bir durak olarak görür, onun için de geçerken iyi bakar, anlamaya çalışırım. Bir daha oradan geçmeyebilirim... Yaşamın dakikalarının geriye dönüşü olmadığı gibi... (imgeleyerek her anda olabiliriz ama realitede ömür duraklarının geriye dönüş yoktur.) Ve yaşamın da, her yolun olduğu gibi başı ve sonu var, ana ve tali yolları var... Yaşarken bu yollara hep girip çıkıyoruz, yanıltıcı yollara sapıyoruz, orayı da deneyimleyip, bizim için doğru olan yolu öğreniyoruz böylece... Bazılarımız için böyle, bazılarımız da yanıltıcı yollarda takılı kalıyor! orası daha cazip ve doyurucu gelebiliyor. İşte onlara insan olmanın erdemini bilemedikleri için sadece üzülüyorum... Bu sapmalar, hırslar, düşmanlıklar, kötülükler, menfaat uğruna sahte dostluklar, yapay ilişkiler, sahtekarlıklar, insanın tüm bedenini saran bu zehirler ve bunların salınımı, sadece bunu yapanları değil, ne yazık ki diğerlerini de etkiliyor. Bu ara dünyanın üzerine kabus gibi çöken olumsuzluklarda, artan hastalıklarda, kötülüklerde bu etkileşimin payı var. Kötünün yerine ne yazık ki iyi ve doğru hedef olabiliyor... Sistem içinde bozulmalar böyle gidiyor. Ne zamana kadar bilmiyorum, ancak bilinçlenmenin hepimize, tüm evrene yararı olacağını biliyorum.
Yaşamda, yiyip içip vs. yapmanın ötesinde bir amaçla var olduğumuzu anlamamız lazım.  Hiç olmazsa şu andan sonra farkına varalım... Uyanalım, bu dünyadan geçiyorsak, merhametle, gülerek, severek, anlayarak, paylaşarak ve eğlenerek geçelim. Yaşam kalitemiz; kendimizi neye layık gördüğümüzle ilgili.. Bu boyutu maddi algılamayalım. Burada zihinsel ve ruhsal beslenme söz konusu, burada gönül doyumu önemli... Şimdi burada temel ihtiyaçlar vs. polemiğine girmek istemiyorum, bu dünyada yaşamak için, önce bunların geldiğini herkes, küçücük çocuklar bile biliyor artık... Bencillikten uzak, evrenle bütünlük anlayışıyla, sosyal bir varlık olmanın bilinciyle, gücümüzün ve gönlümüzün yettiği kadarıyla GERÇEK İNSAN olma çabaları  bahsettiğim. Orijinimizde var olan, sonraları aç gözlülük ve hırslarla yitirilen insani melekeler...
Aynı zamanda yaşamı sorun olarak görmek, her şeye takılmak, değiştiremeyeceklerimizi büyütmek, aşırı temkinli ve sorumlu olmak ta boşa enerji sarfiyatı...Burada, kendimizi gerçekleştirirken, korkunun, öfkenin, kinin, nefretin, kıskançlığın ve hırsın yeri yok. Varsa bunlar; Bütün bir ömür = Bütün bir HİÇ... ( aman yanlış anlaşılmasın bahsettiğim ''hiçlik'' değil tabii ki!!!

Yaşam geçiyor dostlar, burası okul, dersler alıyoruz dersler veriyoruz, öğreniyoruz, öğretiyoruz. Bir gün bu okulda son derste bitecek... Ve eğer öğrenilen kayda değer bir şey yoksa; merhamet, doğruluk, hoşgörü, tevazu yoksa; Aşk,sevgi, neşe yoksa, doyum yoksa... Sadece gelmiş ve geçmiş isek yazık...Vay halimize... Ömür dediğimiz bir kitabın sayfası ise; bu sayfada ki, anlamlı ve içerikli, öğretici, umutlu ve mutlu, şefkat ve sevgi dolu  sözler olmayı tercih ediyorum ben naçizane...

Öğreniyoruz ve öğretiyoruz dedim ya; her yeni günün mesajı, öğretisi var. Rutin geçen günler, haftalar, aylar ve yıllar içinde görmek lazım bunları... Anlamak ve değişmek... Kısaca her anı iyi okumak, farkına varmak... Kolay değil, ama imkansız hiç değil... Yapalım, yaşama biraz anlam, eğlence ve insanlık katalım, sevelim, yardıma ihtiyacı olana el uzatalım, sevdiklerimizin yanında olalım, destek olalım. Gücümüzün ve gönlümüzün yettiği kadar... Her anın mesajını iyi okuyalım, hep birlikte ve sevgiyle bu tohumları yayabilirsek, eminim evrende de bir takım olumlu değişmeler olacaktır. Yapabiliriz diye düşünüyor ve insanlığın layık olduğu her güzelliğin hepimiz için gerçekleşmesini istiyor ve buna niyet ediyorum. Mutluluk, neşe ve doğruluk hepimiz için olsun:)) Sevgiyle mutlu hafta sonları...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder